Çarşamba, Ocak 28, 2009

Prosopagnosia


Aslen bir kıta ismi, dünyanin geçirdiği çağlardan biriymiş gibi gelse de, prosopagnosia dünyadaki en ilginç ölümcül olmayan hastaliklardan bir tanesidir.. yüz körlüğü olarak özetleyebiliriz.. insanlara bakiyorsun, ama onun kim olduğunu sesini duymadan ayırt edemiyorsun eğer bu hastalığa sahipsen.. anneni babanı falan uzaktan, hatta yakından çıkartamıyorsun.. garip..

otun bokun mitolojik bir hikayesi varken boyle sahane bir hastaligin kendi oykusu olmamasi beni derinden yaraliyor.. arastirdim taradim.. dionysos karismistir dedim, athena ellemistir cobani dedim ama yok oglu yok.. bir yunan bu hastalik hakkinda bir efsane uydurmamis.. uyuma hastaligina bile bin türlü hikaye üreten kucuk asyali dostlarimiz bunu es gecmisler.. yaziklar olsun..

ben simdi 3000 yillik ayibi ortercesine bir mitolojik hikaye yazmak istiyorum bu sahane hastaligimiza..

prosopagnos sakiz adali bir balikcidir.. bir gün urla ile sakiz adasi arasinda avlanirken, agina bir balik yakalanir.. baliga baktigi anda gozleri kamasir. çok ama çok güzeldir balik.. eline almak, tutmak için uzandiginda balik dile gelir "parosopagnos. eger bana dokunursan, ki ben poseidon ile demeter in kizi despoinayim, sevdiklerini bir daha goremezsin" der.. inanmaz buna diomedes.. eline alir baligi.. oracikta susuzluktan can verirken despoina, bu olayi goren poseidon diomedes'i kizinin soyledigi sekilde lanetler..

sakiz adasindaki evine, elindeki baligi herkese gostermek icin donen prosopagnos, tüm kasaba'nin baskalarinin eline gectigini gorur.. tüm kasabali gitmis yerine baskalari gelmistir.. tek bir tanidigi kalmamistir.. şok içindedir.. insanlar ona gelirler "diomedes iyi misin" derler, tanidiklarinin isimlerini soyleyerek "ben kayincon aegleisos" gibi laflar ederler, sesler ayni olsa da yüzler farklidir.. şoka girer prosopagnos.. oracikta kosarak kendini denize atar.. bogulur gider sevdiklerini bir daha goremeyerek..

işte o gün bugundur, sevdiklerinin yüzünü taniyamayan insanlara "prosopagnosia hastaligina tutulmussun" denir.. zaten bu antik yunanda konsept böyle anasini satiim. bi halt yesen, geri kalan tüm nesiller o yedigin halt ile anıyorlar seni (bkz: antik yunanda ben yaptim oldu mantalitesi)

hadisenin bir de bilimsel aciklamasi var tabi..
simdi beyin dedigimiz sey, sogusun icinde cok sekilli durmasa da (zira orada kaynatiyorlar) cok komplike, deli bişi.. her zamazingo, her algi, her vergi icin ayri ayri yerleri var.. duyu merkezi denilen, on taraftaki "duyu merkezi bölgesi"nde (eheh bunun latince ismi olmaliydi aslinda..) dahi onlarca yüzlerce kücük merkez var.. bu merkezlerden bir tanesi de bizim insanlarin yüzlerini ayirt edebilmemizi sagliyor..

bu ogrenilmis bir sey aslinda. yani mesela tüm uzak dogulular, tüm zenci arkadaslarimiz bize ayni gelmekteler su an.. sahsen ben ayiramiyorum birisini digerinden.. japonlar da tüm avrupalilari birbirinden ayiramiyorlarmis mesela.. velhasil bu hastaligin ortaya cikis nedeni, bu yüzlerin birbirinden ayrilmasini saglayan merkezin bir sekilde gorevini yapamamasi, yaptirilmamasi.. o merkezde bi sorun olunca (ki nohut kadar bir yer) boyle hastaliklar, mutsuzluklar yasaniyor..