Perşembe, Ocak 29, 2009

Kadife Cinayet

şu vanity fair katalogu inanilmaz ilham verici.. bir film noir yazdirdi bana hatta

Kadife Cinayet



kavurucu sıcağın olduğu bir temmuz günüydü. penceremin açık olması içeriye sıcak havayı sokmaktan ve şehrin, metrelerce aşağıdaki şehrin gürültüsünü odama taşımaktan başka bir işe yaramiyordu. vantilator'un pervaneleri çalışmaktan yorulmuş gibi dönerken önce içeriye kokusu geldi.. ve her bir topuk sesinde daha da artan o koku, birazdan olacaklarin habercisi gibiydi. ölümün ve kasvetin kokusu ancak bu kadar güzel olabilirdi.

"pardon siz, özel ajan azuth caulfield misiniz?" diye sordu sarisin kadin. koltugumda, şehre inen tüm sıcağın üstüne doluşması ile terden sırılsıklam bir şekilde otraun ben, omuz askilarim ile oynamaktan başka yapacak işi olmayan ben afallamıştım. kırmızı ruju, sarışın saçları ve yeşil gözleri ile odamda bir kadın belirmişti ve ben ne diyeceğimi bilmiyordum. "pardon konusmayi biliyorsunuz" dimi diye ekledi.

"ah evet benim, buyrun niçin acaba siz?" diyebilmiştim ancak. "sanırım kocam beni aldatıyor. bunun için sizi tutmak istiyorum. elimde kesin kanıtların olmasına ihtiyacım var" diye bir çırpıda anlatmıştı olayı. ben ise yeşil gözlerine bakakalmıştım.

kisa bir konuşma oldu ama her şeyi anlattı bana. bayan willmore 27 yaşındaydı ve 2 senelik evliydi. kocası da şehrin sayılı müteahhitlerinden birisiydi. yani parası vardi. ama ne genç ne de yakışıklıydı. bayan willmore onda başka şeyler buluyor olmalıydı. eh o bulduğu şeylerin de yeşil olabileceğini tahmin etmişsinizdir..

hemen eşyalarımı toplayip bayan willmore'un ardindan ofisimden ayrıldım. nerelerde takilirdi bay willmore, neler yapardi ögrenmem gerekirdi. belediye encümeninde de görevliydi ve belediyenin yapacagi yeni binanin muteahhitligini almisti. cok büyük bir projeydi bu ve milyonlarca dolar kazanacakti bay willmore.. ofisi şehrin merkezinde, etrafindaki binalardan nispeten kısa kalan bir binadaydi. kapisinda bir arabada beklemeye başladim..

bir iki saat sonra, bay willmore kapidan çıkıp arabasına binerek uzaklaştı. hemen peşine takıldım. evlerinin nerede oldugunu biliyordum. 67 southampton caddesi. ama bay willmore oraya gitmiyordu. ah yakalandiniz beyfendi metresinize gittiğinizi belgeleyeceğim işte şimdi. sanırım kolay para böyle bir şey..

sanırım takip ettiğimi farketmişti ama. allahim 5 senedir bu işi yapiyordum ama bir şekilde doğru düzgün takip etmeyi beceremiyordum. ben de biraz uzaklaştım. gözden kaybedecek kadar neredeyse.. ki neredesi yoktu artik. şehrin varoşlarında kaybetmiştim bay willmore'u.. 20-30 dakika oralarda dolanmıştım ki sonunda buldum kendisini.. yanında bayan willmore vardi. yagmurda dışarıda sanırım kavga ediyorlardi.

birden bire nasil olduysa bilmiyorum ama bayan willmore cantasindan bir tabanca cikartip bay willmore'u öldürdü.. tüm para kazanma şansım yok olmuştu.. ve dahası o heyecan ile kaza ile kornaya basmistim ve bayan willmore beni farketmişti. hemen arabayi calistirip, saklanip olay yerinden uzaklaştım..

bir gün sonra ofisimde gazeteleri okurken mansetten şu haber ile karşılaşıyordum.

"şehrimizin şeçkin iş adamlarından bay theodor willmore, dün akşama doğru 25. caddede öldürüldü. polis bay willmore'un olaydan evvel kaleme aldığı "sanırım bir araba tarafından takip ediliyorum" notunu incelemeye aldı"

kahretsin orospu! suçu üstüme yıkmak istiyor....


-devam edecek-