Pazartesi, Şubat 21, 2011

aşk tesadüfleri sever





belki binlerce kez işlendi bu mevzu, iki insan birbirleriyle karşılaşırlar, aşık olurlar, ve yanıp kül olurlar.. humprey bogart oldu kimi yerde, kimi yerde arkada bundan sonraki milyonlarca aşka arka plan müzigi olacak bir "aşk hikayesi" çaldı.. hülya koçyiğit önder somerin yakut gözleriyle kaldı kartal tibeti beklerken, ve kör oldu cüneyt arkın aşkıyla..

zaten tanrı herkese farkli hayatlar sunarken, belli kaliplar dışına da çıkmıyor. herkes kendi hayatini özel hissederken birbirimizin hayatlarını yaşadığımızı farketmiyoruz. aynı şekilde göç ediyoruz bir şehirden bir şehire, aynı şekilde üzüyoruz babamizi, ve aynı şekilde özlüyoruz günlerimizi. ve aynı şekilde aşık oluyoruz, tam göğsümüzün orta yerindeki şeyle, onun atışını ritmi bozuk olsa da, sonuna kadar hissediyoruz. dudaklarımız aynı değiyor birbirine, aynı rakıyla sarhoş olup hülyalara dalıyoruz..

ve tüm bu işlerin içerisinde kendimizi bir peri masalinin içinde bulmak istiyoruz. rastlantilarla yoğrulmak, bir bulent ortaçgil şarkısını birlikte söyleyebilmek. zaten aynı yağmurda ıslanmış, suda yıkanmış iki insanın birbirini sevmemesi mümkün degildir şu hayatta. (bkz:eylül akşamı/@azuth)

ve işte hayatta genelde her şey bir yarim kaliyor, bir mutsuz son oluyor. çok az insan mutlu sonlarla bitiriyor mucadelerini ki orada da filmleri bitmedigi için illa mutsuzluk yaşanıyor. zira tanrının bir oyunu ki, biz hiç bir zaman mutlu olmayı beceremiyoruz sonsuz kadar. mutluluk dediğin şey iki gülüşte geçerken, mutsuzluk fiziksel aciya bile dönüşebilecek kadar kalıcı oluyor. hal böyleyken hayatta mutlu bir son imkan dahilinde degil. işte bu yüzdendir ki filmler ancak mutsuz sonlarla gerçekçi olabiliyor..

bu dünyada yapilan aşk filmlerinden hiç bir eksigi olmayan, hatta çok daha fazlası olan filmin tek olmamış tarafi, 3. adamı antipatik göstermek olmuş. hayatta bazen iki insan mutluyken, gercekten iyi olan, ama iyiliginin yetmediği insanlar mutsuz olurlar ya işte o adamdi filmdeki 3. adam. seven, aldatmayan,sahip çıkan ama aşık olunmayan adam.. bu kadar antipatik olmayı haketmiyordu..

hülasa filmi izleyip bitirdikten sonra tek soru kalıyor akıllarda "mutluluk güneş ışığı kadar geçici, mutsuzluksa karanlık kadar ebediyken, insan niye dram izler?"