Cumartesi, Şubat 05, 2011
haftanın şarkısı 67 : love me please love me
Hayatımın değişik evrelerinde inanilmaz şeylere çok saçma paralar yatırdım.İlki 1996 avrupa kupası albümü için harcadığım paralardı. O gece feneri paul ince'in hayirsiz yüzünün bulunduğu karta 150000 lira vermiştim (ki o zamanlar camel sigarasi 25000 liraydi). Klinsmanlar davor şukerler derken, aileme iyi evlat olarak kazandığım tüm parayı bunlara vermiştim.
Sonra biraz daha büyüdük, yine kart oyunlarına merak sardık. Magic the gathering denen bence dünya üzerine gelmiş en kral oyunlardan birisine inanilmaz paralar sayıyorduk. Ama öyle böyle değil. Hani filmlerde kendini kaybetmiş, para saçan adamlar olur ya, biz de zamanın alsancak'ında excaliburda, konak'ında studyo ümitte öyle paralar saçıyorduk.. izmirde yaşanan izmirde kalir ayağına bir günah ortaklığına soyunmuştuk.. yaş 16 falan bir de.. tam deli çağımız..
şimdi de işe girmişken, 1-2 ayda ihtiyaçlarımı gidermişken paranin batmasi gibi bir sorun neticesinde pilak işine girdim.. pikabi, amfiyi aldik, sira onlardan ses çıkartacak pilaklara gelince işin aslinda çok tanidik bir terane olduğunu farkettim: "kim ki bir hobiyi abartir, orada onu becermek için bekleyen onlarca kişi vardir"
benim yillardir beş kuruş vermeden dinlediğim beatles albümlerine yüzlerce lira fiyat biçmiş arkadaşlar.. torrentten yaklasik 2 saatte çekilen diskografiyi, plastik kokusuyla dinlemenin maliyeti neredeyse 1500 lira..
ama ne yapicaz bulaştık bir kere.. eve gelip, tüm yorgunlukla coraplari cikartip, ciplak ayakla yere basip, aynı şekilde yere uzanip tüttürürken, kulağa gelen "love me please love me" şeklindeki cizirtili sesin mutluluğunu kimse veremiyor zira bu günlerde.. bir gun yere koyduğum başımın yanında, bir baş daha olup, sigarami paylaşmak dileğiyle bu yaziyi da burada bitireyim..