Pazartesi, Nisan 30, 2012

bir mayıs sadece vasıfsız işçilerin bayramı değildir

 İşkur işçi bulamadı

2 senedir beyaz yakalı olarak çalışıyorum.. ve farkediyorum ki bu beyaz yakalılardan sadece ben kendimi işçi olarak görüyorum. diğer plaza insanlari, kendilerini üstün ırk, seçilmiş kişi, übermensch gibi görüyorlar..

 işte bu yüzden hani işci bayrami, emekcinin bayrami derken kimlerin bayrami oldugu konusunda tam bir netlik yok.. zira onların aklında nedense işci dediginde, pos biyiklari olan, kollari pazulu, ingiliz anahtarsiz evden cikmayan, dişlilerin arasina giren bir arkadas olarak düsünülüyor işci.. bugun ben bir hakim'e gidip de "işcisin sen işçi kal" desem çok büyük mesuliyet altina girmis olurum.. çünkü "işcisin sen işci kal" daki arkadasin ilalebet bir çekiçi, ne bileyim dişlisi, oraki, ingiliz anahtarı var.. sanki bir gizli anlasma varmis gibi "iş bu anlaşma ile berlin'in yarısı sovyet sosyalist cumhuriyetler birligine verilecek, karşılığında ise, dünyanin tüm işçileri tulum giyecek, ingiliz anahtari kullanacak, dişliler ile gezicek".. sanki "ulan bu ipnetörlar birleşirse fena olur.. biraz bölelim.. vasifli işcileri işçiden saymasınlar" demişler gibi..

 yani sözüm o ki işçi olmak için illa ki panterler gibi, tulumları giymeye falan gerek yok.. işçi dediğin adam bilgisayar karşısında da işçi.. işçi dediğin adam okulda çocuklara ders verirken de işçi.. işçi dediğin adam mahkeme salonunda dava hakkında karar verirken de işçi.. ama ülkemizde maşallah işçi bayrami tamamen "vasifsiz işçi bayrami"na döndürülmüş durumda.. ulan sen de işçisin işte.. memur olduğun zaman işçi sayilmayacağını mı saniyorsun? e senin de bayramin bebegim bu.. nedir bu hor görme? nedir bu "serseriler yine işimize gitmemize engel olacaklar" trivirisi? madem işine gitmene izin vermiyorlar senin, vapurlara binmene, otobüslere binmene izin vermiyorlar sen de katıl yürüyüşe yahu.. o hor gördüğün ama bir farkın olmayan işçilerle elele...

Cuma, Nisan 20, 2012

ayten alpman

nasıl üzülüyor insan, tanımadığı görmediği insanların gidişine.. hiç etrafinda olmayan bir insanın gidişi değil belki ama, anıları oluşturan insanların gidişi koyuyor.. ben varım diye söylediğin bir aşkın izi, "ister vur ister okşa ben böyleyim" dediğin bir boyun eğmemenin mücadelesi yok olup gidiyor.. ve her göçen sevdiğimiz insanla, daha bir büyüyor, daha bir yalnızlaşıyoruz.. dünya doğduğumuz yer olmaktan uzaklaşırken biz şimdi kimin şarkılarına eşlik edeceğimizi karıştırmaya başlıyoruz..

ilk kez "ben varım" ile keşfetmiştim ayten alpman'ı. atv'deki aliye'nin müziklerinde.. sonrasinda bir seksen çocuğunun "memleketim" şarkısını duymadan büyüyemeyeceği bir ülkede, o şarkının ayten alpman olduğunu keşfettim.. sonra, tek başına'da, ben böyleyim'de, neden sanki dünya'da, tanrı aşkı yarattı'da nakış gibi işledik anıları. her şarkının her satırına bir anı biriktirdik belki de.. insanın kendi harcını oluşturan insanları kaybetmesi kötü.. dediğim gibi yaşlanıyoruz, ve yalnızlaşıyoruz. tüm bu güzel şarkılar ise hatıra kalıyor işte.. ve işte o yüzden.........

Çarşamba, Nisan 11, 2012

Frida Kahlo : Kadının Dibi


fettah can'ın son derece sürrealist şarkısı "boş bardak"'ın klibini youtube'da izlerken "allahım çirkinlikten ölecek bu adam" diye içimden geçirmemdir beni frida'ya sürükleyen.. ben ki ömrüm boyunca dost meclislerinde "efendiler, bugun modern dünya frida kahlo'nun kendi çirkinliği ile barışık dünyasına bir gıdım sokulabilmiş olsa, bambaşka yerlerde olabilirdik" diyen adam değil miydim? fettah can'ın son derece modernist şarkı sözlerini o herhangi bir yerinden tutulmayacak tipiyle söylemesini niye yadırgıyordum?

frida kahlo tüm hayati boyunca tanrının kendisine hayatı zorlaştırdıklarındandır. öyle zengin kızı olarak doğmamıştır. insanlar der ya "hayat bir sınavdır" diye, frida onun en zorunu yaşamıştır.. daha çocukken çocuk felci geçirmiş ve bir ayağı topal kalmıştır.. 19 yaşındayken içinde bulunduğu tramway bir kaza geçirir ve kocaman bir demir vucudunun içine girip leğen kemiğinden dışarı çıkar.. hayatı boyunca 32 ameliyat geçirecektir frida kahlo ve 47 yaşında sakat olan ayağı kesilecektir..

yılmaz frida yaşamaya çalışır.. evlenir de diego rivera adında bi dallamayla.. "düşüncelerin çok etkileyici" diyen her entel erkek gibi aldatır sevdiğini bu dallamada.. çocuk falan da düşürür frida.. her uyandığı gün "bugun bakalım hayat bana ne gibi travmalar sunacak" diye uyanır.. http://www.artquotes.net/masters/frida-kahlo/frida-diego.jpg

bu sırada troçki sovyetlerden kovulur, önce türkiye'ye sonra da meksika'ya gelir.. orada entelektüel çevre ile "hahah mirim o öyle olur mu hiç" tarzında sohbetlerde frida'yı görür, frida zaten sosyalisttir. o sırada bir yakınlaşma falan olur..

tüm bu süreçte, frida asla modern dünyanın kadınlara direttiği "güzelleşme" trivirilarina girmez.. kaşlarını almaz, bıyıklarına ve bacaklarına dokunmaz.. frida bir kadındır.. o kendine bakmaktan başka hiç bir özelliği olmayan ivana sert'ler gibi değildir.. yüzyıllarla hatırlanacak, hayata her şekilde direnecek bir kadındır..

ve o yüzden biz burada, gecenin bir köründe kendisine neşet baba'dan bir şarkı çalıyoruz:

kaşların karasına
kurbanım arasına
ancak sen melhem olun
kalbimin yarasına


Perşembe, Nisan 05, 2012

haftanın şarkısı #86 - juanito - anma arkadas



bana kimse bu senenin bu kadar berbat geçeceğini söylemişti.. 30 seneye yaklaşan ömrümün hiç bir noktasında bu kadar yorulduğumu hatırlamıyorum.. bu yüksek lisans denilen şey gerçekten yüksekmiş ve bizim psikolojik olarak lisansımız yokmuş bu işlere.. çok yoruluyoruz.. üstüne bir de her kariyeri başındaki hergele gibi bir sürü sorumluluk ve hiç bir yetkiyle geçen iş günleri..

ama tüm bunların ötesinde bambaşka dertler.. gecenin musikisi bir erkin koray şarkısının juanito yorumu olmalı.. ve bundan sonraki günlerin de sesi hep bu şarkı olmalı.. hatta dövme falan yaptırılmalı bu şarkı.. bunlar da geçer diyerek:

bir gun geri gelecek, senden af dileyecek, sanma arkadas
yirt at gitsin resmini, unut artik ismini, anma arkadas

giden gelirmi sandin?
aldandin bosa yandin, birakip gitti seni,
nicin ismini andin?..
anma arkadas,
yanma arkadas..