2 senedir beyaz yakalı olarak çalışıyorum.. ve farkediyorum ki bu beyaz yakalılardan sadece ben kendimi işçi olarak görüyorum. diğer plaza insanlari, kendilerini üstün ırk, seçilmiş kişi, übermensch gibi görüyorlar..
işte bu yüzden hani işci bayrami, emekcinin bayrami derken kimlerin bayrami oldugu konusunda tam bir netlik yok.. zira onların aklında nedense işci dediginde, pos biyiklari olan, kollari pazulu, ingiliz anahtarsiz evden cikmayan, dişlilerin arasina giren bir arkadas olarak düsünülüyor işci.. bugun ben bir hakim'e gidip de "işcisin sen işçi kal" desem çok büyük mesuliyet altina girmis olurum.. çünkü "işcisin sen işci kal" daki arkadasin ilalebet bir çekiçi, ne bileyim dişlisi, oraki, ingiliz anahtarı var.. sanki bir gizli anlasma varmis gibi "iş bu anlaşma ile berlin'in yarısı sovyet sosyalist cumhuriyetler birligine verilecek, karşılığında ise, dünyanin tüm işçileri tulum giyecek, ingiliz anahtari kullanacak, dişliler ile gezicek".. sanki "ulan bu ipnetörlar birleşirse fena olur.. biraz bölelim.. vasifli işcileri işçiden saymasınlar" demişler gibi..
yani sözüm o ki işçi olmak için illa ki panterler gibi, tulumları giymeye falan gerek yok.. işçi dediğin adam bilgisayar karşısında da işçi.. işçi dediğin adam okulda çocuklara ders verirken de işçi.. işçi dediğin adam mahkeme salonunda dava hakkında karar verirken de işçi.. ama ülkemizde maşallah işçi bayrami tamamen "vasifsiz işçi bayrami"na döndürülmüş durumda.. ulan sen de işçisin işte.. memur olduğun zaman işçi sayilmayacağını mı saniyorsun? e senin de bayramin bebegim bu.. nedir bu hor görme? nedir bu "serseriler yine işimize gitmemize engel olacaklar" trivirisi? madem işine gitmene izin vermiyorlar senin, vapurlara binmene, otobüslere binmene izin vermiyorlar sen de katıl yürüyüşe yahu.. o hor gördüğün ama bir farkın olmayan işçilerle elele...