Cuma, Kasım 27, 2009

Tuna Kiremitçi kitabımı imzaladı heyuuuu!


Dün arkadaslarla oturup Hometown'da bira içiyoruz. hayatım boyunca hangi sokağın hangisi olduğunu çözemedim ama ya gazi kadınlarda ya da muzaffer izgü'de işte. izmirde garip bir şekilde böyle bir hiyerarşi kurulu. ilk içmeye başladığınızda genelde sardunya sokağında takılıyorsunuz, yaş ilerledikçe daha beriye geliyorsunuz. en yaşlılar eko'da oturuyor mesela.

her neyse bir adam geçiyordu sokaktan, ama yanındaki inanilmaz güzel kadindan dolayi aleni olarak bir adamdi ve hiç bir vasfi yoktu benim için. sonra arkadas dürtükledi "bak tuna kiremitçi'nin çakması diye".. bir aşağıya bir yukari gittiler, kimse bunlari tanimiyor, ben kadinin poposuna odakli dikizliyorken geldiler hometown'a girdiler. orada katekulliye geldim ben, kendimi birden "pardon siz tuna kiremitçi misiniz biz arkadaslarimla iddia'ya girdik de" derken buldum kendimi.. ama tabi bunu buraya yazdığım gibi söylemedim. aleni bir tribun delikanlisi gibi "bilader, tuna sen misin? kiremitçi olan?" demiş olabilirim zira o dev cusseli gobekli, benden cirkin duran adam ürktü benden bi. her neyse evet oyum deyince, ben hop masaya geri döndüm. dedim böyle böyle. cebimde de kitap var, futbol ateşi (fever pitch) tak bir kalem çıktı ben yine kendimi tuna'nın önünde sarışın kızın gözlerine bakarken buldum "imzalar mısınız lütfen" i sanırım "imzala lan ben hatuna bakicam" diye algilamis olacak ki bir ürkek imza atti, adimi bile sormadi, kiza da ingilizce "you know nick hornby?" gibi bir şeyler zirvaladi. emin değilim, kizin gözleri güzeldi ama..

author'un bu tuna kiremitçi, cezmi ersoz gibi insanlar için inanilmaz bir saptaması var. adam senden cirkin olabilir, adam senden kötü konusuyor ve yaziyor olabilir, ama adam devamli yazdigindan, bir de böyle kizla konusurken birden nasil yapiyorsa lafi bulutlara, yildizlara, gokkusaginin renkleri ile kizin gözlerine getirebildiklerinden böyle enfes kizlarla takiliyorlar.. hoş iclal aydin enfes sayilmaz..

her neyse, son olarak kendime not düşeyim, ilerde bir gün yazar olursan, asla ama asla baskasinin kitabini imzalama. bunu "nick hornby'se imzalarim" diyerek hiç yapma. inanilmaz taşak konusu oluyorsun.. (sırf bu taşağı yapmak için imzalattik kabul, "ulan herif imzalar mi baskasinin kitabini deneyelim bakalim" dedim mesela, imzaladı)

Çarşamba, Kasım 25, 2009

izmir: bir günah keçisi ( ya da şeytanın avukatı)

http://static.panoramio.com/photos/original/14817974.jpg

bir kaç haftadır yazmıyordum buraya. yazasim da gelmiyordu açıkcası gerçek hayatın gerçek sorunları varken ve micro bloggin ile meramimi anlatirken buraya yazmak sacmalik gibiydi. ama pazar günü olanlardan sonra bir kaç şey karalamanin yerinin geldigine inaniyorum. bir izmirli olarak, dahası izmir sovenisti oldugumu acikca soyleyerek, asagidaki yaziyi yaziyorum. her ne kadar koseye sıkışmış bir kedi uslubu gütsem de, kendi görüşüm olmayan şeyleri sirf izmiri savunuyorum diye savunmamaya calistim. böyle bir dandikligim var cünkü. sevdigim bir şeyi birisini korurken birden kendimi,kendimin savunmadigi şeyleri savunurken buluyorum çünkü..

izmir, dogdugum büyüdügüm ve ölecegim şehrim.. bugunlerde inanilmaz bir şekilde günah keçisi yapilmaya çalışılan, ülkemin tüm huzursuzluğunu, tüm rahatsizligini üzerine vurduğu, ülkenin genel manyakliğinin patlama noktasi oldugu için aşağılan ve izmir'e hakaretin prim yaptigi bir ortama dönen bir şehir benim izmirim.

izmir kötü yönetilen, yönettirilen bir şehirdir yillarca, ve geçmişin (19. ve 20. yüzyilin) en büyük limanlarindan birisi olan izmir cumhuriyet tarihi boyunca, ihmal edilmiştir..

çünkü izmir her zaman iktidar'in karşısında olmuştur. toprak çeker derler ya, izmir'in topragi da insanini iktidara, yaygin görüşe ters kilmiştir her zaman. ve bu her zaman övünülecek bir şey olmamıştır. ilk hristiyan olan roma kenti efestir garip bi denyolukla. önce bak diyerleri olsun degil mi? yok ilk biziz, oteriteye ipnelik olsun ya.. mesela menemen'de kubilay şehit edilmiş, serbest firka'nin mitinginde fethi okyar'in ayaklari dibine mitingden onceki olaylarda ölen bir cocuk birakilmiş "eger seriati getirecekseniz bunun gibi şehitler vermeye haziriz" denmiştir(1) sonrasini biliyorsunuz zaten.. milli şef ismet inonu zamanında sehrin zenginleri varlik vergisi ile uzaklastirilirken sehirde yatirim yapacaklar kalmamistir. cünkü bu donemde gayri müslimlerin vergisiyle zenginlesen haci agalar hep istanbula ve adanaya gitmişlerdir. demokrat parti zamanında da izmir yine chp'nin kalesi olmuş, ve bu yüzden şehir demokrat partinin otoyollarina bile kavusamamistir. dahası dp'li valinin isteği ile yolları tramvaydan arındırılmış modern izmir düşüncesi ile yalilar yıkılıp apartmanlar yapılmıştır bu zamanda. (2) planli ekonomi zamanında da siktir edilen şehirdir izmir cünkü devamli olarak iktidar partisi disindakilere oy vermiştir. karaoglan basa gectigi vakit izmir birden demirelci olmustur mesela.. doğal gazın en son geldiği şehir de şehri dumanın sarması da hep bu yüzdendir işte. ve işte bu yüzden izmir cumhuriyetimizin mahrumiyet sehirlerinden bir tanesidir.

yillar yili yerel belediyeler valilerle catisirlarken, izmirde işler sarpa sarmış ve merkezi hükümetlerin hiç bir kiyagi izmirde işlememiştir. metro ihalesi olsun, izmir'e yapilacak barajlar olsun hep son akp hükümeti tarafindan izmirde engellenmistir. veyahut izmirde konusulan yaygin gorus budur. tüm bunlara ragmen izmir anadolunun diger bir cok sehrinden mürevvehtir. ben türkiyenin yarisini gezmis biri olarak soyluyorum ki izmirden sehircilik anlaminda daha güzel olan eskisehir ve adana'dan baska bir şehir yok. istanbul ve ankara da buna dahil. türkiyeyi gezmeden izmirin sokaklari soyledir, izmir şoyle pis bir şehirdir demenin manasi yok. ne yazik ki türkiyenin genel görünüşü bu, dikmen de var, dudullu da var, gültepe de var. izmire ait ve sadece izmirde varolan bir manyaklik merkezi mevcut degil. yani olur ya urfadan baska bir yerde yenmez bu kebap derler ya, izmirden başka bir yerde olmayan bir şey yoktur konu yerleşim birimleri, sokaklar, trafik, şehircilik sorunlari oldugunda..

şimdi son olaylara gelelim. izmir böyle bir merkezi hükümet karsitiyken, merkezi hükümetin yaptigi acilimi desteklemesi beklenemez sanırım. bundan 100 sene once "seriat isteriz" diyen kalabalik bugun dtp kervanini taslayabiliyor. ama tüm bunlar türkiyenin genel konjukturu ile alakali. izmir'in bu kadar göz önüne gelmesinin nedeni dtp'nin mitinglerine izmir'den baslamis olmasi. daha once bir miting olmus da sorunsuz gerceklesmis degil yani. ilerde ne yazık ki daha büyük seyler olacak buraya yaziyorum işte, barıştan bahsedenler sivri çıkışlar yaptiklari sürece, barıştan bahsedenler "biz apo bayraklari acmadik" diyerek yalan soyleyebildikleri sürece, barıştan bahsedenler barış olmasin diye didindikleri sürece bu böyle olacak. tüm bunlari es geçip "izmir şöyle ırkçı yuvası olmuştur, izmir böyle nefret edilesi bir yer olmustur" diyenleri anlayamiyorum. hele ki izmirliler kendileri soylüyorlarsa bunu allaskina bir tren bileti alsinlar ve türkiyeyi dolassinlar. izmir mevcut türkiye durumu içinde, bizim gibi gerçekten barıştan yana insanlar için ehven-i şer durumda bir şehirdir. bunu ahmet türk'de, dtp'de çok iyi biliyor zaten. o yüzden tüm miting'lere izmirden başlama karari aldilar. bana kimse izmir'in kürt nufusu olarak en yogun illerden birisi oldugu palavrasini atmasin, manisa'nin oran olarak daha fazla kürt'e sahip bilinen bir gerçek..

hülasa izmir'i rahat birakin artik. türkiye'nin genel durumu bu dostlarim. sevmiyoruz bunu ama geldigimiz nokta ufak bir kivilcimda patlayabilecek insanlara dönüştürdü insanlarimizi. hep yenilen'in biz oldugunu, bu yenenlerin de bizle dalga geçtigini düşündügümüz anda pencerelerden vazolar atmaya basliyoruz arabalarin üzerine. ve o arabalarin icindekiler sapik kurbanlara dönüşüyorlar birden arabalarini insanlarin üzerine sürerek.. allah sonumuzu hayretsin çünkü tüm türkiye içerisinde izmir'de bu olaylar yaşanıyorsa başka şehirleri düşünemiyorum bile.

(1): bekir berat ozipek, "serbest firka'nin murtecileri",
(2): cama yazılan tarih, izto yayınları

Pazartesi, Kasım 02, 2009

Up


yaklasik bir ay evvel babam kalp krizi geçirmişti. bir istanbul gezisinde, annemle beraber, yanında sadece annem varken. gelme dediler yanimiza iyiyiz biz, gelicez hafta sonu. geldiler de bir şekilde. iyileşirken babam, geçmiş olsuna gelenlere kendini degil, 28 senelik karısının neler yaptigini, onu nasil kolladigini anlattı. hatta bir gün, annemi birlikte gormeye gittikleri ablasina bile "biz mükemmel bir gelin almişiz abla" dedi..

birlikte yaşlanmak, 28 senenin 28'inde birlikte olmak.. birlikte ev almak, her saniyeyi birlikte doldurmak.. işte bu film, bu mükemmel film o dört ayakli hayat masasindan, ikisi gittiginde geri kalan ikisinin macerasidir.. bu film, yarim bir kalbim macerasidir.. vay efendim cocuk filmiymiş de, balonlarla ev uçuyormuş da.. yahu benim annem ile babam'in ilk birlikte izledikleri film, vecihi'nin ucakla eve girdigi film.. balonla ucup gitse yarim bir kalp, neyi değiştirir ki bu?

özeniyor insan, üzülüyor insan.. notebook filminde de, ne bileyim efendim, şu sean penn'in 11 eylül filminde de böyleydi bu. herkesin elindeyken bir insanla ömür boyu yaşayabilme şansı, cogu insan ufak tefek şeylerle itiyor bunu. oysa ki dünyanin en güzel şeyi olsa gerek, 30 sene 40 sene aynı dudaklari öpmek..

eger ki internetten filmi izleyecekseniz, fransizca dublajli versiyonunu kolaylikla bulabiliyorsunuz.. kare ceneli, yalniz adamin "charles aznavour"'un sesinden konustugunu "mon livre d'adventure" un kapagini araladigini gorebiliyorsunuz ki bu mükemmel bi keyif.. "daha dün 20 yasindaydim" (hier encore) diyen adamin kalbini onarmaya calismasi inanilmaz bir keyif sunuyor..