Pazartesi, Kasım 02, 2009

Up


yaklasik bir ay evvel babam kalp krizi geçirmişti. bir istanbul gezisinde, annemle beraber, yanında sadece annem varken. gelme dediler yanimiza iyiyiz biz, gelicez hafta sonu. geldiler de bir şekilde. iyileşirken babam, geçmiş olsuna gelenlere kendini degil, 28 senelik karısının neler yaptigini, onu nasil kolladigini anlattı. hatta bir gün, annemi birlikte gormeye gittikleri ablasina bile "biz mükemmel bir gelin almişiz abla" dedi..

birlikte yaşlanmak, 28 senenin 28'inde birlikte olmak.. birlikte ev almak, her saniyeyi birlikte doldurmak.. işte bu film, bu mükemmel film o dört ayakli hayat masasindan, ikisi gittiginde geri kalan ikisinin macerasidir.. bu film, yarim bir kalbim macerasidir.. vay efendim cocuk filmiymiş de, balonlarla ev uçuyormuş da.. yahu benim annem ile babam'in ilk birlikte izledikleri film, vecihi'nin ucakla eve girdigi film.. balonla ucup gitse yarim bir kalp, neyi değiştirir ki bu?

özeniyor insan, üzülüyor insan.. notebook filminde de, ne bileyim efendim, şu sean penn'in 11 eylül filminde de böyleydi bu. herkesin elindeyken bir insanla ömür boyu yaşayabilme şansı, cogu insan ufak tefek şeylerle itiyor bunu. oysa ki dünyanin en güzel şeyi olsa gerek, 30 sene 40 sene aynı dudaklari öpmek..

eger ki internetten filmi izleyecekseniz, fransizca dublajli versiyonunu kolaylikla bulabiliyorsunuz.. kare ceneli, yalniz adamin "charles aznavour"'un sesinden konustugunu "mon livre d'adventure" un kapagini araladigini gorebiliyorsunuz ki bu mükemmel bi keyif.. "daha dün 20 yasindaydim" (hier encore) diyen adamin kalbini onarmaya calismasi inanilmaz bir keyif sunuyor..