Perşembe, Şubat 12, 2009

Beyzbol


amerikan sporları içerisinde en iyisi ve kanaatimce sporlar içerisinde en iyi ikinci spor.. sporlar "en iyisi" diye siralanirsa nihayetinde futbol'u kimse geçemez zira.. beyzbol'un şu şekil bir güzelliği var ki hadisenin ne zaman olacagini ne zaman hareketlenecegini biliyorsunuz.. öyle amerikan futbolunda ya da futboldaki gibi bir "şimdi olacak, simdi oldu" deme durumu yok.. hatta amerikan futbolundaki "anam heyecan oluyor" dediginiz andan 2 saniye sonra heyecanin bitmesi gibi de bir hadise yok.. işte top atıcı topu atacak, topa vuran adam elindeki haydar ile topa vuracak, pat diye ses gelecek, top ileri gidecek, tutucu topu direk tutarsa, sopali cocuk oyundan ihrac edilecek, yok top saha disina atilirsa veyahut topu tutan denyo çıkıp, top yere düsmeden mudahale edemezse, sopali cocuk kosmaya baslayacak.. hikaye bu kadar basit.. alenen bir satranç oyunu.. kimin ne zaman şahı yiyeceği belli.. ama hikaye yenilecek şah'in kimin şah'ı olacağı..

"ulen adam topu atiyor, vurursa vuruyor karsisindaki vuramazsa da vuramiyor işte büyütmenin alemi ne" diyenler vardir muhtemelen. öyle degil işte.. beyzbol'un güzelligi olayin neredeyse tamamen aticida olmasi.. yani simdi ben cikarim o sahaya, haspel kader topa vururum, kollarim da kasli masli alirim topu atarim avuta.. hop kolbasti oynaya oynaya kosarim alirim sayimi.. gercekten yapabilirim bunu.. işte bunu yaptirmamak tamamen aticinin elinde..

öyle taktikler vardir ki "vursun ama dandik vursun" der mesela atici.. zira dandik vurdurmak da hikayedir.. ya vurdurmayacaksin, ya da dandik vuracaksin.. baktin karsinda atani vuran bir adam var, oyunun sonuna da gelmissin, attigin kolun bir şekilde "abi bu kadar benden" demiş hop o zaman diğer kolunla atabilirsin.. sergen misali bir solak olabilirsin, sagini hic kullanmiyor olabilirsin ama bu da bir taktik.. ama tabi iki noktaya dikkat etmek gerek.. birincisi aticinin vurma alani icindeki bolume topu atabilmek, ikincisi.... aslinda bir tane dikkat edilmesi gereken sey varmis.. işte o arkadaki hakemin gorevi tamamen bu.. aticinin vurabilecegi alani belirliyor.. bakiyor arkadan "vurabilirdin kocum vurmadin topa" diyor.. bilmem anlatabiliyor muyum.. aleni olarak bir ölçüt olmadigindan da en cok hakem munakasasinin yasandigi sporlardan birisi bu.. futbolla eş koşarsak kalenin direkleri olmamasi gibi bir durum.. direkler olmasaydi "adamin gol dedi" den öteye ilerleyemezdik sanirim.

bize garip gelen diğer bir durum da şu: bu takimlar birbirleri ile senede 14-16 kere karşılaşıyorlar.. ve bu karşılaşmalar turneler şeklinde oluyor.. bu şu demek, mesela galatasaray giants takimi sivas redsox ile maç yapmak için sivas a gidiyor.. ve 1 şubat 9 şubat arasinda ardarda 8 gün 8 kere karşılaşıyorlar.. zurnanin zirt dedigi yer de burasi.. bu karsilasmalardaki yorgunlugu kaldirabilmek icin takimlar klupte en az 6 tane iyi atıcı tutuyorlar.. zira beyzbol oyununda en cok yorulan insanlar topu atan insanlar "al bu da gotune girsin" seklinde topu atarken kollari cikiyor.. felaket acilar icerisinde kaliyorlar.. bir aticinin bir maci cikartip, bir sonraki maca hazirlanmasi icin en azindan 3 gün dinlenmesi gerekiyor. ve tabi bu yorgunluk artarak giden bir yorgunluk.. sezon basinda 3 gün dinlenirsin sonrasinda oyuna donersin ama sezon sonunda 6 gün dinlenirsin yine kumandaya uzanamazsin, o şekil..





işte durum böyleyken bu aticilar bazen ahlak disi yontemlere sirf takimlarini sevdiklerinden, sirf oyunu sevdiklerinden bas vurabiliyorlar.. sanırım sporlar arasinda en çok efsanesi ahlaksiz işlere bulaşmış oyun beyzboldur. zira başka çareleri yok. en son olarak new york yankees'in efsanevi atıcısı alex rodriguez nami diger a rod (12 kere all star, 3 kere sezonun en degerli oyuncusu, 2 kere altin eldiven (futboldaki altin ayakkabi gibi bir sey)) 2001 ile 2003 arasinda steroid yani doping kullandıgını aciklamis.. böyle bir efsanenin bu şekil bir aciklama yapmasi sanirim bizim için şuna karşılık geliyor "metin oktay aslinda fenerbahceliydi, ve her sezon başı fenerbahceye gider "beni alin" derdi" alenen bir felaket.. "üzerimde çok baski vardi ve takimimin bana ihtiyaci vardi. yaptim yani bunu şimdi itiraf ediyorum.. yaptim".. sanırım amerikan beyzbol filmlerinde, field of dreams gibi filmlerde esas hikayenin "pişmanlik temasi" üzerine kurulmasının nedeni de bu. dedigim gibi beyzbolda hile hurda bireysel kazanim, hirs için yapilmiyor.. takim kazansin, taraftarlar sevinsin diye yapiliyor. ve aslinda o adam performansini arttirmak istemiyor, o adam acisini dindirmek, oyununu oynamak istiyor.. ama işte nihayetinde yuz kızartici bir durum.. tüm sayginligini yitirdin a rod şimdi.. nolcak? hall of fame'den bile çıkarmışlar adami.. yolda gören suratina tükürüyormuş.. evine işemişler geçen gün. o derece..