maçtan evvel saat 4 gibi tribunler açılmış eski günleri yadeder bir şekilde insanlar o saatte içeriye doluşmaya başlamışlardi. stadın önünde resmen kuyruk vardı ve kuyrugun onune gecmek isteyenler direk ellerinde kofteleri ile geliyor "bilader arkadasa kofte almaya gitmistim" diyerek kuyrugun onune kaynamaya calisiyorlardi. metro'dan stada kadar yine karaborsaci dolmus, "ya bilader gelecekler 10 milyon farka alacaklar benden bilet, o rezilligi cekmeyecekler" tatavasi cogu karaborsacinin diline dolanmisti.. yagmur yagiyordu şakir şakir, ve herkesin aklinda "teknik oyuncular sevmez yagmuru" fikrini sokmuştu sergen yalçın.. hoş sergen "meira ve servet ileriye cikarsa besiktas cok gol atar" da demisti.. neyse sonra deginelim buna..
stadin acilis musabakasinda orada olan `sanli kaptan` oradaydi, `gokdeniz`, `hamit altintop`, galatasaray'in basinda cikmadigi ilk ali sami yen derbisinde kazaran ev sahibi takimin soyunma odasina giden mustafa denizli, elalemin zengini `batman` olurken besiktasli olagelmis `rahmi koç`, ve dün dogum günü olan `alparslan` hep statta yerlerini almislardi.. bir şekil "komedi dukkani"ndan firlamis bir tipi olan cüneyt cakir'in baslama düdügü bekleniyordu gari..
e5 tarafindaki kaleyi besiktas alirken, galatasaray'da fulya tarafindaki kaleyi almisti, galatasaray 3-5-2, besiktas ise 3-4-3 sistemi ile sahaya yayiliyordu ki bu alenen bir roberto carlos'a bir hakan ünsal'a ya da en basitinden "modern futbol" a yapilan vefasizlikti. daha macin baslamasinin üzerinden 8 dakika gecmisti ki sagdan lincoln "muz orta olarak tabir ettigimiz" ortalardan birisini aciyor, rüstü topu sektiriyor, akabinde topun üstüne elini koyuyor ama servet yine de topa jan jak russo tarafindan "insan haklari sozlesmesinde" yasaklanmis bir sekilde vuruyordu.. "her canli eşit dogar ve köle yapilamazdi ve ayrica bir topa o sekilde vurulamazdi" büyüksehir'e gol atinca sayilmiyor, galatasaray'dan yenince sayiliyordu aynı gol.. servet ileriye cikiyor besiktas pozisyon buluyordu sergen'in dedigi gibi kabul, ama pazara cikmiyordu servet nihayetinde. besiktas icin salak bir andi.. mamafih besiktas gazi almisti, daha golun üzerinden 5 dakika gecmisti ki servet'in ofsayt taktigini arda "lan?" diyerek bozuyor, topu onunde bulan delgado'da şık bir şekilde topu aglara gönderiyordu.. durum 1-1 di ve yagmur sessiz bir çığlık gibi kalbime yagiyordu.. bir kadının dudaklarının islakligi ne kadar cezbediciyse sahaya atilan konfetiler de o derecede cezbediciydi (hepsinden `tüftüf` yapasim geldi sahsen.. ayrica `ahmet altan` stili, `tuna kiremitci` modeli mac anlatmaya devam ediyorum farkettiyseniz..)
daha 13. dakika olmustu ve maç "üst" e gidiyordu.. hop zaten cüneyt çakır, holosko ve idmanlardan sonra `steven seagal`'in aksiyon filmlerinde "kötü adam"i oynayan zapo'nun ortasindaki arda'nin yere düsmesine düdügü caliyordu.. rüstü de holosko da pozisyonun penalti olduguna inaniyordu.. `beşiktaş` in rakibi yine kendisi oluyordu bu maçta.. baroş topa geliyor ve durumu 2-1 yapiyordu..
30 dakika boyunca 11 tane faul yapiyordu beşiktaş ve galatasaraylilar `resat nuri gültekin` misali kibar bir şekilde futbol oynuyorlardi. kardeşinin oğlunun sünnetinde kendisine hediye edilen mavi havluya terini siliyor, beşiktas ve galatasaray karşılıklı pozisyonlar kaciriyor ama besiktas daha hakim bir şekilde maçı götürüyordu.. birden ilk 45 dakika bitti.. yeşil çimlerin arasindaki, yagmur damlalari ile ıslanan kum taneciklerini hissediyordum tenimde, keşke yalnız bu yüzden sevseydim seni.. (cemal sureya burada)
devre arasinda sabri'ye bir taraftar yaklasiyor "valla ben kendimi iyi hissediyorum ama hocamın kendi kararidir" cevabini aliyordu.. skibbe "`suit up`" bir şekilde ikinci yariya cikmaya hazırdı bu arada.. "bu yarida da oyuna ne olursa olsun mudahale etmeyecegim.. bu yarida da oyuna ne olursa olsun mudahale etmeyecegim.. " diye içinden tekrar ede ede yedek kulubesindeki yerini aliyordu..
(yukarıdan ilk sıra sağdan sola ilk sıra: recep şenyele(tekstilci), gökdeniz karadeniz(futbolcu), ivan vasiljev(kiralık katil))
besiktas ikinci yariya yine heyecanli basliyor ama 5 dakika sonra delgado "ay demi kesta maldita luna" diyip hakeme eliyle kart işareti yaptigi icin ikinci sari kartini goruyordu.. daha sonrasinda "vallahi hakemler hakkinda konusmak istemiyorum ama ben orada "hocam biz aynısını yapiyoruz sari kart gosteriyorsun, kicin basin ayri oynuyor cok afedersin" demek için oyle yaptim" seklinde olayi acikliyordu..
galatasaray lincoln ve baroş ile etkili geliyor, nonda ise tam olarak bir "duvar" vazifesi goruyordu.. bir forvet oyuncusunun verkac yapabilmesi duvar pasi cikarabilmesi acaip sahane bir şey kabul ediyorum da, arada baska sey de yap be adam. baroş mükemmel paslarla kendi pozisyonunu hazirliyor, lincoln abinin yine soldan açtığı bir ortayi cok net bir şekilde aglara gonderiyordu.. 3-1 olmustu ama holosko tak diye cevabi "10 kisiysek, ölmedik" diyordu.. mustafa hoca 60. dakikada elinde ne kadar yedek oyuncu varsa sahaya sürüyordu ama skibbe "47 yesil sise sallaniyor içlerinden biri hop dedi düstü 46 yesil sise sallaniyor" diyerek kendisine cevap veriyordu..
servet çetin kornerden gelen toplara kafa vurmak yerine tosluyor, bu kez lincoln ceza alanında düsürülüp baroş hatrick yapiyordu.. 4-2 olmustu mac gari.
hülasa her sene oldugu gibi besiktas bir kez daha ali sami yen'de gün yüzü görmüyordu. ama kanaatimce bu kez kendi kendisini yeniyordu.. futbolcular noel tatili için memleketlerine gidiyor (servet ığdır'a, sabri trabzon'a gidiyor mesela) futboldan ayri kalmamamiz için fortis devre arasinda çılgın bir kupa düzenliyordu "fortis türkiye kupasi: same shit, every year"
ha benim tatile gitmem mi? delisin.. beklememdir burada deniz.. gitmek gibi geleceğim ,denizin delisine, delinin denizi gibi, o ne kadar giderse... tesekkürler.