Pazar, Kasım 16, 2008

16 Kasim 2008 Galatasaray - İstanbul B.B. maçı


tarihler 16 kasim'i gösterirken, örgün egitimdeki ögrenciler sinavlarla bogusuyor ve takvim yapraklari "haseratlarin saklanma tarihi" diye bir not düsüyorlardi üstlerine.. bilimum karinca olsun, ağustoş böceği, kunduz olsun bu tarihten sonra yaza kadar gözükmeyecekti anlasilan.. tüm bu namusait sartlar altinda galatasaray derbiden 3 puanla çıkan takim oluyordu.. goller kewell ve lincoln ikilisinden geliyordu..

galatasaray takimi aylar sonra, şu trafik konisine benzedikleri formadan vazgeçmiş ve nihayet gerçek renklerine dönmüştü.. hem de sari kirmizi parcalinin altini beyaz sort ile tamamlayip, bu stadin gördüğü en şık kombinasyon ile cikiyordu sahaya.. maçtan evvel yillarini bu renklere vermiş olan arif taraftarlar tarafindan cagriliyordu.. şahsım adina ben arif'i özledim arkadas.. girse oyuna, atsa iki depar, ceza sahasinda düsse hakeme baksa, oyundan alinirken gidip yakindaki 2 arkadasini öpse, hakemin elini sıksa, girecek oyucu için subhaneke okuyup yanaklarindan öpüp sahaya sıksa fena mi olurdu? yillar geçip giderken gençlikteki hikayeleri de özlüyor insan..

her neyse mac selcuk dereli'nin ilk düdügü ile baslarken galatasaray'in oyunu bir garipti.. servet forvette akinlara katiliyor, lincoln defanstan top cikartiyordu.. hababam sinifi mahmut hoca'dan kacak mac yaparken bile pozisyonlarini biliyorlerken, yani ne bileyim güdük necmi defansta oynarken, inek saban forvetken, hayta ismail orta saha iken, mesela servet'in ne oldugunu kimse cozemiyordu.. hayir `hannibal lecter` misali bir maske takan servet ile rakibi korkutmaksa plan, işe yaramiyor mösyö skibbe.. şahsen ben korkarim üstüme o maskeyle o cüsse ile birisi yürüse, ama işte ne büyüksehir kalecisi behram, ne de defansta bugun harikalar yaratan markus ürkmedi..

galatasaray sagli sollu, akin akin geliyordu yine de.. herkes bildigini oynadiginda dahi bu takimin oyuncularinin bir şey yapacagi asikardi.. sagdan bi orta, soldan bi orta, servet'in göbekten bindirmeleri derken korner üstüne korner oluyor, 30 kusuruncu dakikada da bu kornerlerin birinde harry kewell topu aglara gönderiyordu... kewell zaten macin baslarinda "hocam sikko oynuyoruz benim soyle bir planim var" diyerek skibbe'ye gitmis, skibbe'nin olurunu aldiktan sonra kendi taktigini takima oynatmaya calismisti.. tribunler "we're playing like a fool, what about harry kewell" diye (aptal gibi oynuyoruz, harry hewell'dan ne haber?) bagirirlarken, ilk yarinin son düdügü selcuk dereli'nin nefesi ile caliniyordu..

sabri'nin annesi devre arasinda sabriyi ariyor "oglum ensende formanin kumasi cikmis onu bi düzelt" diye uyariyordu.. diğer anneler ayni duyarlilikta olmadigi icin, formalarn enseden cikan parcalarini yarim devre daha gormeye devam edecektik..

Galatasaray ikinci yariya "saha bu kadar sulanir mi arkadas?" serzenişleri ile cikiyordu.. ama sahaya cikan takim galatasaray'dan ziyade 23 nisan'da gösteri maçı yapan danone takimi gibiydi.. dogru düzgün bir oyun oynanmiyor, bunun karsiligi olarak da istanbul belediye boyna pozisyon kaciriyordu.. de sanctis bir sekilde takimin gol yemesini önlerken dakikalar geçip gidiyordu...

arda'nin kalp ritmi yükselerek dışari cikiyor, lincoln çok şık bir şutu direğe nişanliyor derken tribunlerde "lan bi gol yersek cikartamayiz" düsünceleri olusuyordu.. ama büyüksehir belediye o golu atamayinca lincoln de topu aglara gonderdi..

hülasa 2. lig b kategorisinde altinordu-fethiye spor macından sonra izledigim en kötü futbolu izliyordum bugun.. "senin için harcadigim zamana yazik, sen en güzel duygularin katilisin" sarkisi agzimizda, üc puan cebimizde uzaklasiyorduk tribunlerden..