Cuma, Kasım 28, 2008

Annemin beynindeki oraya ait olmayan şeyler


sanırım annem kanser olmuş. veya "ms" veya "alzheimer".. bilmiyoruz daha.. tek bildigimiz yazın vucudunun sol tarafının uyuştuğu, ve bugun çekilen mr'dan sonra beyninde ufak bi tumor ile, lezyonlarin oldugu.. kimseye anlatamadim bunlari da canımı sıktı bugun fena halde. tek cocuk olmanın dandikligi burada işte. sen derdini anlattiginda "benim de yanlarim agriyor" demeyecek insan bulamamanin sorunu sanirim. anlatmak istemiyorsun o yüzden. senin kadar etkilenmeyecek insanlara "benim de annemin beyninde orada olmamasi gereken şeyler var" diyemiorsun.. bu sene hiç iyi geçmedi zaten.. anne harflerini içeren sözcüklere acı yüklendi.


hayatimda hiç bir zaman anneler günü geldiginde "annenizi ne kadar cok seviyorsunuz" konulu bir kompozisyon yarismasinda birinci gelmedim, veya hic bir zaman dünyanin en güzel hediyesini almaya calismadim kendisine, annem mutlu olsun diye hayatta bazi tercihler yapmadim veya eve erken gelmedim,zeki müren gibi veya ajda pekkan gibi sarki yazamadim, "anneme" diyerek başlayacagim bi filmim veya kitabım olmadı, arkadaşlarina mahcup olmasin diye 3-7 yaş arasında, birlikte gittiğimiz günlerde uslu durmadım, veli toplantılarinda "oğlunuz tembel ama" li cümleler bile duyuramadim kendisine (hatta lise 1 den sonra veli toplantilarina getiremedim bile.. din hocasi kendisine bakip "uur'un annesi siz misiniz? hmmm belli!" demiş zira)

ama bir oglun sevebilecegi kadar, belki tek ogul, tek cocuk olmanın verdigi gazla ondan biraz daa cok sevdim.. bildim ki beni ondan baskasi , onun sevdigi gibi sevmeyecek.. anlimi öpmeyecek aynı sıcaklıkta, en boktan anlarımda yanımda olmayacak, her zaman iyiligimi düsünmeyecek..

kücükken dizim acirdi mesela.. bu üniversite gibi degildi o zamanlar ilkokullar.. sike sike gitmek gerekirdi derslere.. annem, ben yürüyemedigim için sırtına alip gotürürdü beni.. 5 senemi verdiğim sevgilimi hatirliyorum da.. hastaneye bile gelmeyen bi kizi annemden cok sevdigimi düsünmüstüm, annem her sabah yemekte mizmizlik yaptigim sandviçleri yapip getirirken..

bir oglun annesini sevebileceginden biraz daha cok sevmiş olmaliyim. kendisini.. uzuuuun süreler kiz arkadaşim, en azindan bildigi bir kiz arkadaşım yokken, bir yandan da gayler üzerine bir makale yazarken, bir tuvalete gitmem esnasinda gelip de ekrana göz gezdirip, üstüne köşesine cekilip inceden agladigi için.. "oglum escinsel olmuş nesine aglamayayim" dedigi icin sevdim.. kendisine "yok yahu gayet heteroyum, buyur bilgisayarimin porno arsivi" diyemedigim için sevdim.. tüm yalnış anlamalarıyla, tüm takıntıları, tüm izmirli güzelliği, tüm gecenin bi köründe buzdolabında ne varsa yemesiyle, tüm yeni aldığım tişortun üstüne ütü basmasiyla sevdim.. çünkü biliyorum ya, hayatimda ondan başka kimse ben üşümeyeyim diye, geceleyin açık bıraktığım pencereyi kapamayacak.. insanin direk aklina bunlar geliyor tabi. yazip çiziyorsun. dediğim gibi elimden başka bi bok gelmiyor.

hayat devam ediyor tabi. bir iki gün sonra yine komik bişiler yazarim buralara.. mut garip bir şey.. çok fena eksikligi de yani mutsuzluk da kalici degil, cok fazlaligi yani mutluluk da.. Ama açıkcası ben herkesin süper sorunsuz olup da, bi benim hasta çocuk olduğum günleri özledim.. bi de fistikli tombi yemeyi.