Pazartesi, Haziran 29, 2009

böcek

rabbulaleminin üstün canlilarin yapmaktan kacinacagi, ölü yeme, dışkı ayıklama, kendisinden daha büyüklere yem olma, kendisinden daha büyüklere türlü hastalik bulastirma gibi şeyleri görev kıldığı canlılardır.. ama malesef evrim sürecinde "zeki olayim da hayatta kalayim" hadisesi bunlarda pek gelismemistir.. muhtemelen tanri da bir yerlerden bakip "ulan bunlar evrimleşir diye düşündüm, gün be gün daha salaklaştılar anasını satayim" diyordur.. bilemiyorum..

bu hayvanlarin yaz gecelerinde en cok canımızı sıkan, okey masasinin üstündeki ısıga carpip taslarin üstüne düsmelerini saglayan "fototaksi" diye bir özellikleri var mesela.. bu hayvanlarin ucabilenlerinin yüzde 90'i ışığa aşıktırlar ve gördükleri yapay veyahut dogal isiklara yonelirler.. yürüyenlerinde ise fototaksi tam tersi işler. ışık görünce kaçan böceklerin genlerinde "anam ışık gördüm kacayim zira yaragi yiyebilirim" diye bir şey kodlanmıştır..

bu gerzeklerin isiga yonelmelerinin türlü nedenleri vardir.. bunlarin en basinda arilar ve güvelerin güneşle yollarini bulmasi gelir.. bu salaklar güneş ile florasan arasindaki farka aşina olamadiklarindan gelip ampule girerler ve oracikta "anam günese girdim minakoim" diyerek ölüverirler.. ki ben hatalarini bir şekilde anladiklarina eminim..

diğer bi taraftan ışığın sıcakligina cekilip vucudundaki enzimleri daha sahane calistiran nispeten zeki yaratiklar da vardir. ama genel olarak bu hayvanlarin bi gözleri isigi digerlerinden daha cok gorur.. işte o çok gören gözün oldugu taraftaki kanat veyahut kanatlar nedense daha yavas cirparlar.. isigin tersindeki kanatlar ise daha hizli carptiklarindan dönüp dururlar ışığın etrafinda.. kurtulmak isterler garipler ama dümeni kırık bir laz teknesi gibi dönüp dönüp dönüp dururlar..

hülasa bu aptal canlilar milyonlarca yildir bu dünyada olup hala yapayla ışıkla güneş ışığını ayırt edemezler.. icabinda ateşe girip yakarlar kendilerini çıt diye, icabında mor ışığa girer "şelamettir deyu" sonra çat diye çarpılır ölür..