Çarşamba, Haziran 03, 2009

eğer birilerini anlatırsanız, onları özlüyorsunuz


günün bir anında birden garip şeylerle karşılaşabiliyorsunuz. bir yılmaz erdoğan şiiri ankara'yı anlatırken bir tugba özerk şarkısı izmiri özletebiliyor. siz bir şekilde özlüyorsunuz sonunda.. yazmazdım ya yine bi iki hafta çalışmak gerektiğinden, tutamadım kendimi. vücüdümün tüm direnci ellerimde cünkü. aklimdakiler ellere gelmeyince bir garip oluyorum ben, bir mutsuz oluyorum..

tugba özerkin sarkisi dedigim gibi acaip carpti beni:

dostum bana izmir'i anlat
hüznüme biraz imbat kat

eski günlere geri dönelim

kederlerimi denize at
diye basliyor sarki. ilk satirindan basliyorsunuz zaten özlemeyi herkesi. cimleri biralar ve kahkahalar ile islatmayi. tüm toyluklari, tüm gelecek kaygilarini, tüm asklari tüm kizginliklari ama uzun zamandir göremedigin insanlari özlüyorsun işte.

o yağmurlu günü özlüyorsun mesela, alsancakta kız olgunlastırmanın yanı basindaki patlamış mısırlı internet kafede gecen saatleri.. kıbrış şehitlerinin kaldırımlari yapilirken bir dersane çıkışında bileğin incinesiye logos'a doğru gitmeyi özlüyorsun.. o sarı günde üstüne çamur yağması, batı dersanesinin karşısındaki borekçide uç kuruş paraya doymayı..

asla o günlerdeki gibi olunmayacak biliyorum. yani pasaportta sabahin 8 inde okuldan kaçıp akşama kadar okey oynanmayacak, çimlerde 12 ye kadar oturup, son otobuse yetisilmeye calisilmayacak, "daha 5 dakika var kumru yiyelim" diyip.. daha sonra da kumru yedim ben hatta bizzat çeşmede de kumru yedim, ama hiç bir kumruyu yerken o kadar sarhoş ve aç olmadim.

insanlardan çok olayları özlediğimi farkettim. yani tüm bu anlattiklarim.. heraklitos'a nanik atarcasina baska insanlarla da yasanabilir belki, yasanmistir da belki ama işte hiç biri özgün'ün ilk kez sigara içtiğini itiraf ettiği günde çıktığımız yokuş kadar nefesimi kesmeyecek, ozan'ı sonuç dersanesinin önündeki şimdi olmayan büfeden camel alırken yakaladığımız kadar şaşırtmayacak, adnan'ın delta forceda beni bıcaklaması kadar afallatmayacak hiç bir eğlence, görkem'in otobus duragina kin baglamasi kadar güldürmeyecek,rızayla izlenen almanya maçı kadar sırtımı agritmayacak, eserin kelini ellemek gibi eglenceli gelmeyecek hic bir sac, birce ile gökmen'in aşkları kadar sevimli olmayacak hiç bir aşk, meltem'in kumpircilerde yediği salata gibi özendirmeyecek hiç bir salata, esin gibi birakmayacagi kimseyi evine veya doğanayın yanımda olmasi gibi olmayacak kimse..

tuğba özerkten nefret etmemek gerek..

alsancakta o yaralı gençliğim hala beni bekle
sen aklıma düştükçe hala kalbim tekler
içimde sancın istanbul benim darağacı
gidiş o gidiş bir daha da senden haber bile alamadım...