Salı, Haziran 15, 2010

bu kadar gerzeklik ancak asillikle olur: sibel arna

http://www.oklahomaczechfestival.com/images/2000_Royalty_3.jpg

mükemmel insanlar var dünyada, asilin de asili, kraliçe elizabeth'i "yenge, ilyas amcaların oğlu fikret evleniyor, davetiye gönderememişler sen ara dediler" diye gecenin bir vaktinde arayabileceklerini düşünen, hatta muhtemelen o şekilde arayabilecek asillikte insanlar.. onlar ki muhtemelen sülaleleri asilliklerini korusun diye, anneleri ile babaları kuzen çocuklarıdır.. zira böylesine bir aptallık, böylesine bir nobranlık normal bir gen havuzunda mümkün olamaz. 5000 senelik uygarlıkta, onlarca açlıkta, onlarca savaşta bu kadar gerzek kalınmasının hiç bir darvinist açılımını bulamıyorum ben..

bahsettiğim insan "sibel arna":



Tekne tatilinin bana tatil olmamasının bir nedeni de dadımız Hanife Hanım. Tekneye binince, Göcek, Rodos, Simi gezince ona bir şeyler oldu. Resmen aklı uçtu. Yoksa neden Rüzgar’a tarhana çorbası yapalım dediğimde yayla çorbası pişirsin? Bunu yaptığı gün Rüzgar sabah kahvaltıda yumurta yemişti üstelik. E yayla çorbasının içinde de yumurta var. Bir gün içinde iki yumurta veremeyeceğimizi ezbere biliyor. Yüzme bilmemesine rağmen her gün beş posta denize giremediği için hayıflanmaya başladı. “Sibel Hanım keşke kocamla çocuklarım da burada olsaydı” sayıklamalarının ardı arkası gelmedi. Normal şartlarda Rüzgar’ı mutlu etmek konusunda profesör olan kadın, deniz üstündeyken sınıfta kaldı. Oğlumu alıp, oyuncakları yayıp bir saat kesintisiz vakit geçirmeyi hiç başaramadı. Bunun yerine Rüzgar’ı kucaklayıp, peşimde dolaşmayı tercih etti.

Neden? Nedeni basit. O da insan. Evet denizi görünce giresi geliyor, seni bikinili görünce onun da canı sere serpe uzanmak istiyor. Eminim kamaradaki aynaya her baktığında acaba yüzüm yanmış mı diye kontrol ediyor. Ama tabii ki abartmaması, çalıştığını unutmaması gerek. Hanife Hanım’daki arızaların benzerlerini Kuzey’in dadısında da gözlemledim. Simi’de fotoğraf çekeceğim derken bebek arabasının üstüne kapaklanıyordu mesela. Bu konuda daha enteresan hikayeleri ise döndüğümde dinledim.

Arkadaşım Tülin’in bakıcısının Antalya’daki tatil köyünde bir saat ortadan kaybolmasına, işini gücünü bırakıp gidip göbek dansı kursu almasına kaç puan verirsiniz? Kardeşim dadı mısın, dansöz mü? Bu hareketleri yapabildiğine göre iyi kıvırdığın bir gerçek, niye bir de üstüne kursa yazılıyorsun, anlamadım. Aynı kıvrak insan, ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi dalış kursuna da gitmek istemiş. Neymiş su altında nasıl nefes alınıyor çok merak ediyormuş. Büyük konuşmayayım ama ben o kadının kafasını dalış tüpü olmadan suya gömerim!


umarım internet çağında artık gazete patronları böyle gerizekalıları gazetelerinde tutup onlara maaş vermenin yanlışlığını, isteyen insanların kolpalık brovesi yazıları blog olarak okuyabileceklerini idrak ederler..