Cuma, Mart 09, 2012

gece dünyayı, güneş ise acıları örter






küçükken bir tarafım şiştiğinde (ki küçükken insanların uçamamasını içime sindiremediğimden devamlı hoplayan zıplayan üstüne "hemofili" bir çocuk olduğumdan çok şişerdi oram ve buram(tam olarak eklemlerim)) ağrıdan duramazdim. hastaneye gitmem gerektiğini bilirdim ama en kötü ağrı bile hastane yemeklerinden/kokusundan/yatağından/annemin başımda uykusuz kalmasından iyiydi..

öyle günlerde gündüzleri yatip tv izleyip acıyı düşünmemeye çalışırken başarılı olduğumu farkettim. yani bence bir insan acı kontrolunu gayet de transformers izleyerek saglayabilirdi.. ya da evimiz holivudda. öyle onlarca yıl tibette manastirlara falan kapanmaya gerek yok. al 37 ekran beko televizyon, koy evin bi köşesine otur izle, hiç acı macı kalmaz diye düşünürdüm..

ama geceleri olay bambaşka olurdu. geceleri hiç bir şekilde ağrıyı dindiremezdiniz. rahmetli anneannem "gece dünyayı örter, güneş dertleri" derdi o zamanlar ben ağrıdan kıvranır, uyuyamazken geceler boyunca..

şimdi büyüdüm ağrılarım sızılarım kalmadı pek. ne inşaattan atlıyorum, ne taksi çağırıp küfür edip kaçıyorum çünkü. futbolun sahada topa değilmese de zevkli bir şey olduğunu keşfedeli neredeyse 10 sene oldu.. ama şimdi kendi öznel acılarım/kıvranmalarım var.. ve inan anneanne, duyuyorsan beni şayet, o zaman bi bok anlamadığım lafına o kadar çok hak veriyorum ki. ve de özlüyorum seni..


stelyos kazantidis de aynı şeyi söylüyor şarkısında.. "geceler geçmiyor" gibi sözlere sahip. tek kelime anlamıyorsun ama hissediyorsun..