gündemi geriden takip eden "oral çalışlar" yazıları gibi olacak ama ancak fırsat bulabildim.. bir hafta önce bugün bir süreliğine sivilde son kez gördüm arkadaşlarımı. "her türk asker doğar" düsturu gereği gidip paşa paşa birliklerine teslim oldular cumartesi günü. ben de arkalarından bakakaldım.. hiç bir zaman askere gitmeyecek olmanın verdiği rahatlıkla (hemofili olduğumdan askerde pek rahat edemeyeceğim için almıyorlar askere) girdim saatlerce internetlerde nerelerde ne yapacaklarını, çok üşüyüp üşümeyeceklerini, talimlerinin nasıl olacağını, neresinin zor neresinin kebap olduğunu okudum durdum..
şunu düşünüyorum da, arkadaşlarım için böyle endişeleniyor, çaresiz hissediyorsam kim bilir çocuğum için ne hissedeceğim? 30 sene sonrası derdim oldu.. asla ama asla bu yüzden erkek çocuğum olsun istemiyorum.erkek çocuğum doğduktan sonra bir gün psikiatr koltuğunda "onun askere gidecek olmasından öyle çok endişe ediyorum ki mamasını bile ısıtmadan verip onu askere hazırlıyorum" diye yakarabilirim. böyle olmasını istemiyorum.. "sayılı gün gelir geçer" rahatlığına ermem gerek böyle günlerde..
itiraf ediyorum ki, arkadaşlara hediye olarak aldığım şafak kartlarından bir tane de ben aldım.. fotosunu nette bulamadim ama anlatayim. katlandiginda cüzdan kadar bir eni boyu olan bir kagit parçası düşünün açıldığında 30 santim falan oluyor. 4 tane yüzü var işte. önlü arkali bi yüzünde vatanla ilgili, hasretle ilgili bir şiir, takvim, karalanıp şafak sayılacak rakamlar, bir tane daha şiir var. öteki tarafinda ise aysun kayacı, gizem özdilli'nin falan fotoları var. tertip'e yardımcı olsun diye askerde..
tüm bu salaklık içinde her türk asker doğmamalı bence. nasıl ki her türk kimyager, atom mühendisi, iktisatçı olarak doğmuyorsa asker de doğmamalı işte. ben kiyamiyorum yoksa arkadaş, adnan üşür diyorum, eser yapamaz diyorum, ozana ters bir şeyler söylerler sinir olur, kamil düşebilir, murat acıkır diyorum.. arkadaşlarıma daha kıyamazken baba olursam ne olur bilemem..