15 yaşımdayken salak bir olaydan dolayı (evlerini su basmıştı ve biz çatıyı düzeltirken evlerine su basmasını sağlayacak düzenlemeler yaptığımızı söylemişlerdi) taşınmışlardı buralardan, o yüzden kendimi bildiğim zamanlarda, anılarımın yeşerdiği anlarda pek etkisi yok ali amca'nın. Ama işte gittiğinde bir garip oldum. Çocukluğuma ait bir şeyleri daha kaybetmek, çok çok çaresiz kalınca geriye dönebilme lüksünü yitirmek garip bir şey.
Böyle Barış Manço'nun geçmişe dair hüzünü bende de var diyip geçiştirmeye çalışıyorum. O başkalarına dandik gelen.. Bakın işte yazımın tıkandığı yer burası. Buradan sonra anlatacak bir şeyim kalmıyor. Ali Amca evet çocukluğumun kahramanlarından bir tanesi, evet her daim inanılmaz güldüğüm adam, ama ölünce kalbimin parçalanmadığı, yoksunluk hissiyle yanmadığım birisi. Dediğim gibi kendimi bildiğimde, pek karşılaşmadık Ali amcayla. Hangi şarkıları sever, ne yer, ne içer, futboldan hoşlanır mı, hangi dizileri izler, "dizim başlıyor evime gideyim" der mi bilmiyorum. Benim hatırladığım Ali amca'nın süper huysuz olduğu, ama benim 5-6 yaşında dayak yediğim zaman ya da canım sıkıldığında 4. katta tıpış tıpış "ben geldim" diye evine gitmem, "uğurum aç mısın" diyip bana omlet yapışları, beni çok sevmesinin yanında babam gelince "alın piçinizi burdan" demeleri, çay ocağına uğradığımızda annemle direk bana gazoz açması, falanı filanı.. O yüzden mezara girdiğinde, o adamın üstüne tahtalar konup, garip hasırdan şey örtüldüğünde gözlerimin dolduğu birisi.. Nur içinde yatsın..
