Pazartesi, Temmuz 27, 2009

haftanın şarkısı #30


öncelikle şunu söyleyeyim, günde 400 ile 500 kişi ziyaret ediyor bu blogu.. eğer ki google analytics benim kendimi iyi hissetmem için palavra atmiyorsa, bu samimi bir rakam.. bugun bizim eve 400-500 kişi girse bi garip olurum..

ama gel gelelim onca okunmaya onca etmeye ragmen yorum alamiyorum.. allaskina soyleyin nerede yanlis yapiyorum da yorum almiyorum ben? niye yorum yapmiorsunuz lan postlarima? eşek başı mıyım ben? yazık vallahi yazık. yeri geldi atatürk'ten bahsettim, sırf yorum yapasınız, "atatürkten bahsedilmedi" olmasın diye. ama yok.. yine yok..

her neyse. bu hafta yine hakkında tek bir söz söylemeyeceğiniz bir şarkımız var. bu sarkiyi su ozan güvenli melis birkan'lı avea reklamından dinledim yeniden.. reklamda çalan müzik için istihareye yattim. "allah ben bu şarkiyi biliyordum, filmini de izlemiştim hatta 70lerdeki bi fransiz filmindendi, rüyamda göster yarappimallahimamin" dedim. şimdi bazi ateist kardeslerimiz "hah ha olur mu öyle hic" diyeceklerdir. ben de onlara tokat gibi bir cevap verecegim: bu reklamin arkasindaki müzik anouk aimeenin oynadigi une homme et une femme yani "bir kadin ve bir erkek" filminin ana temasi..

filmde bir kadın var, bir de erkek var. erkek olan araba yarışçısı, kadın olan da bir meslek sahibi. ikisi de dul kalmış bunların genç yaşlarında ama çocukları var.. kreşe gidiyor çocuklar da, sonrasında bu şöför bu kızı kesiyor, vay efendim ne kadar erik gibisiniz, sizi küdürdetmek lazım falan filan..

en sonunda mutlu sonla bitiyor film. zira aralik ayinda bile üstü açık bir arabayla gezebilen fransiz erkegine simdiye kadar hangi kadinin dayandigi gorulmus ki..

mireille mathieu'nun yine "sarkinin bir yerinde burnumu düsürebilirim ama üstüne basmayalim" ses tonu ile soyledigi bir versiyonu da vardir reklamdaki müzigin.. ona da suradan meyledebilirsiniz:

yorum gelsin diye hepimizin hayatinda olan bir şeylerden bahsetmem lazım sanırım pucca ekolünde olduğu gibi. geçen gün market alışverişi yapayım dedim. zira evde zengin piçi yiyeceklerim bitmişti. bir çedar peynirim, bir barbekü sosu, jalepeno biberim falan eksilmişti. bunlar olmasa da çok kral yaşayabilen bir insan iken kendimi zengin piçi oktay gibi hissedemiyor, asla itir esen gibi kadinlara yanaşamayacagimi düşünüyorum. neyse efendim hop giyindim havai şortumu şıpıdı terliklerimi aktım tansaş'a.. gideyim dedim bi de bir ipne misali yanlız gecelerimi fransiz filmi izleyip şarap içerek tüketeyim. aldım bir tane kirmizi şarap (gezi modunda yazayım bordeaux şarabi: 21.6) diğer zamazingoları da alınca vakit kaybetmeden kasaya gittim. kasadaki hanım kızımız pat pat geçirmeye başladı, cedar peynirlerini, danone yogurtlarini, 2 saat sonra fransiz bisiklet turunun bir etabinda yolun kenarindan "allez, allez mina kodumlarim allez" diye bagiracak ortalama bir fransiz ailesinin carrefour alisverisi gibi alisveris yaptigimi farkederken, sarabi gecirdi bizim kiz.. basladi mi bu aglamaya.. nasil agliyor ama..

hemen "kuzum noldu" diye sordum.. eski sevgilisi ile en son bu saraptan ictiklerini oglanin sonra askere gittigini ve ondan ayrildigini "bensiz daha mutlu olursun.. cenk ile evlenmelisin. eger beni beklersen bugun degil, yarin degil ama bir gün mutlaka mutsuz olacaksin.. edremit mi? edremit bir gün bizim olacak!" dedi"

yalan söyledim.. "aha bu aglatti kizi" olmasin diye kaçtım hemen.. neme lazim. şahit falan yazarlar..