Mayıs sonu başlayan süreci az çok biliyorsunuz. Bir grup devlet büyüğü "buradan yol geçecek, canlılara yer yok" diyerek istanbulun göbeğindeki bir parktaki ağaçları kesmek istediler. Sonra ağaçları ve insanları sevenler "ne gerek var" diyerek karşı çıktılar buna. karşılarındaki polisler "biz ağaçları şayet kesilip kağıt yapılıp para olarak kullanılmıyorlarsa sevmiyoruz ve sizden de pek hoşlandığımız söylenemez" diyerek bu sevgi dolu insanları üzmeye çalıştılar.
sonra çok üzüldü ağacı seven insanlar. çok canları yandı. dostlarını kaybettiler veya dostları onları tek gözleri ile görmek zorunda kaldı.. elem en büyük mürebbiyedir derler ya büyükler, bir kez daha öğrendik ki biz bu acı ve keder içinde, birbirimizi dinlemeyi, birbirimizi anlamayı, dahası "eğer bir şeyler yapmazsak bunlara daha fazla maruz kalacağız" diye düşünmeyi öğrendik.
işte bu düşünceler arasında bir parti çıktı. "gezi partisi" adında.. gezide olan, gazı solumuş, elini taşın altına sokmanın zamanının geldiğini düşünen ve hızlı hareket eden insanların çıkarttığı bir parti. hızlı hareket edenin altını çizmek gerek zira "gezi" ismi bir direnişin semboluydu ve bu kardeşler hızlı davrandı. 1-0 oradan öndeler zaten.